Kendi Ablukasını Delen Adam
Sivan, azılı bir muhalif. "Gazze ablukası mücrim bir siyaset. İsrail'in devlet terörünü eleÅtirebilmek için diÄer hükümetlerin de ellerinin temiz olması gerek. İÅte bu yüzden onlara deÄil, insanlara inanıyorum!" diyor.
Dora MENGÜÇ
İstanbul - BİA Haber Merkezi
03 Temmuz 2010, Cumartesi
"Gazze ablukası mücrim bir siyaset. EÄer birilerini hukukun üstünde tutarsanız geri kalanını hukuk dıÅı bırakırsınız. Unutmayın! İsrail'in devlet terörünü eleÅtirebilmek için diÄer hükümetlerin de ellerinin temiz olması gerek. İÅte bu yüzden onlara deÄil, insanlara inanıyorum!"
Bu cümlelerin sahibi bir Filistinli deÄil. Adı Eyal Sivan. Belgesel sinema ile yakından ilgilenenler için tanıdık bir isim. İsrail ile Filistinliler fazlasıyla tanıyor bu ilginç adamı. Politik söylemi kimi zaman sanatının önüne geçse bile birbirinden hiç de kopuk olmadıÄı aÅikâr. Azılı bir muhalif o... Sadece İsrail hükümetine deÄil tepkisi. Halkların karÅısında duranlara, tarihi saptırmak isteyenlere, azınlıkları hor görenlere ve egemen ideolojiye... Ve elbette yönetme yetisinden yoksun olduÄunu düÅündüÄü birçok hükümete! İÅte bu yüzden sivil toplumun, sanatçıların, entelektüellerin ve gazetecilerin muhalif yanını haddinden fazla önemsiyor. Zira Sivan'a göre siyasetin içindeki partisel muhalefet çoÄu zaman yüzeysel kalıyor. Bu durumu örneklendiriyor da alaylıca;"Kadima'nın iktidardan tek farkı Gazze'ye bir deÄil iki renkli kalem göndermesinde saklıdır."
Dokuz insanın ölmesi lazımmıÅ
Hayfa doÄumlu 46 yaÅındaki yönetmen, Ankara-Tel Aviv iliÅkilerinin bu denli gergin olduÄu bir dönemde bastı İstanbul'a ayaÄını. İsrail basınının söylediÄi gibi pasaportu sorun falan da çıkarmadı. Documentarist İstanbul Belgesel Günleri'nin davetlisiydi aykırı sinemacı, "Yafa: Portakalın OtomatiÄi" filminin gösterimi için, onur konuÄu sıfatıyla... Neredeyse yarım asırlık hayatının çeyreÄini belgesel sinemaya adayan İsrailli yönetmen bu son filminde siyonizm yalanlarından bahsediyor. 1948'den önce Filistin'in bir çöl olmadıÄını, siyonizmin bu toprakları bir cennet bahçesine çevirmediÄinden dem vuruyor. Yani portakal o topraklarda hep varmıÅ. Ve Filistin İsrail olmadan evvel de bir cennet bahçesiymiÅ.
Bir gazeteci için en iyi yanı sanat ile siyaseti birbirinden ayıran sinema adamlarından olmaması. Hal böyle olunca sohbet zemin kayganlaÅabiliyor, Mavi Marmara yardım gemisine düzenlenen baskını sormak kaçınılmaz hale geliyor. Üzgün olduÄunu söylüyor İsrailli yönetmen :
"Demek ki dokuz insanın öldürülmesine, onlarcasının yaralanmasına ihtiyacımız varmıÅ. Ne için? İsrail'i mecbur etmek için. Neye? Gazze'de yaÅanan trajedi için kerhen de olsa bir Åeyler yapmaya. Bu çok korkunç bir durum! Bu yardım gemisi baÅarılı olmuÅtur. Çünkü insanlar hayatlarını yitirmiÅlerdir. Ve İsrail üzerinde bir baskı oluÅturmuÅtur. Bir diÄer önemli husus; Mavi Marmara olayına kadar Türkiye Hükümeti'nin İsrail'e Gazze ablukasının kaldırılması için baskı yapması gerektiÄi halde yıllardır İsrail ile iÅbirliÄi içinde olduÄudur. EÄer İsrail'in Mavi Marmara baskını için bir tanım kullanmamı bekliyorsanız bu bir devlet terörüdür."
İsrailli yetkililerin Mavi Marmara'yı önceden uyardıÄını hatırlatıyorum, sinirleniyor.
"Gemi uluslararası sularda seyrediyordu. İsrail ne için uyardı? Uluslararası sulardaki bir gemiyi uyarma hakkını İsrail kendisinde nasıl görür? O gemi Rotterdam limanına mı gidiyor? Hamburg'a mı yoksa Miami'ye mi? İsrail'in sınırları nerede sona eriyor acaba? Soru budur. EÄer biz İsrailliler dünyanın polisliÄine soyunuyorsak bu baÅka bir anlama da gelir : 'Bizi koruyan yok.' İsrail bugün uluslararası bir dayanıÅma hareketine saldırıyorsa yarın öbür gün her türlü muhalif sese de saldıracaktır." Yani iÅin ucunda kendisi de olabilir.
Var edebilmek
KonuÅurken kimi zaman alaycı oluyor, kimi zaman kızgın kimi zaman neÅeli. 8o'lerin ortalarından bu yana Paris'te yaÅıyor, İngiltere'deki East London Üniversitesi'nde belgesel film eÄitmenliÄi yapıyor. Memleketinden uzakta ama laboratuarı doÄduÄu topraklar. Batı'nın deyiÅiyle OrtadoÄu yani bir zamanların Yakın DoÄusu... Sivan'a göre İsrail ile Türkiye benzer niteliklere sahip : "İkisi de milliyetçi ve yarı-demokratik." Peki, yıllardır İsrail'i eleÅtirip ülkesini neredeyse Filistin topraklarının iÅgalcisi ilan eden Sivan, bu yarı-demokrasi ortamından gelecek tepkilerden hiç mi çekinmiyor?
"İsrail'den benim çalıÅmalarıma yönelik muhtelif tepkiler var. YaptıÄım iÅlere yönelik bir eleÅtiriden ziyade Åahsıma bir tavır söz konusu. Benim siyasi duruÅumun yarattıÄı etkilere yönelik eleÅtiriler filmlerime yapılan eleÅtirilerin önüne geçiyor diyebiliriz. TartıÅmaya girmemek için benim sinemamı konuÅmayı yeÄlemiyorlar."
Ama zaten ürünleri kiÅiliÄinin bir yansıması... O da bu tespiti onaylayıveriyor hemen:
"Kesinlikle. Her filmimle birlikte yeni bir tartıÅma ortamı doÄuyor ve bence bu önemli. Yani tartıÅabilmek önemli... Asıl mücadelem bana ve dolayısıyla sinemama yüklenmek istenen gayrimeÅrulaÅtırma durumu ile ilgili. O yüzden benim için önemli olan bir çalıÅmamı öncelikle var edebilmek."
İsrail'i boykot eden İsrailli
Birçok çalıÅmasını da var etmeyi baÅardı. İlk filmi "Aqabat-Jaber, Geçerken"de (1987) Filistinlilerin mülteci kampına girdi. Daha 23 yaÅındaydı ve kendi deyiÅiyle sakallarına henüz kır düÅmemiÅti. Onların gündelik yaÅamlarını anlattı. Pek çok ödül aldı. "İzkor: BelleÄin Köleleri" büyük ses getirdi. 2004'te ise Filistinli meslektaÅı Michel Khleifi ile birlikte "Rota 181: Filistin-İsrail'de Bir Yolculuktan Fragmanlar" adlı belgesele imza attı. Tarihsel bellek, resmi tarih ve belgesel sinema üzerine derinlemesine çalıÅtı hep. Aynı zamanda İsrail'e karÅı kültürel boykotun destekçisi oldu. Buna ÅaÅıp kalanlara aslında zihin açıcı bir yanıt veriyor ünlü yönetmen :
"Bu boykot İsrail'e karÅı. Ama aynı zamanda İsrail için de iyi bir tavırdır. İÅin içinde paradoks var gibi görünse bile öyle deÄil. Çünkü boykot sivil toplumun dünyadaki tüm sivil toplumlara çaÄrısıdır. Batılı hükümetler insanların neler söylediÄine kulaklarını tıkıyor. Buna Türkiye hükümeti de dâhil. Sivil baskı İsrailliler için bir Åans. Gelecekte OrtadoÄu'da barıÅın saÄlanması için bu bile önemli bir adım olarak anılacak."
ErdoÄan OrtadoÄu'nun kahramanı deÄil
Peki, BaÅbakan ErdoÄan'ın OrtadoÄu'daki duruÅu? Bugün birçok Arap ve Filistinliye göre o bir kahraman. İsrail karÅıtı Yahudi bir entelektüel olarak Eyal Sivan büyük Alman yazar Bertolt Brecht'in unutulmaz diyaloglarını hatırlatıyor. Hani Danimarka'da iken yazdıÄı "Galile'nin YaÅamı" adlı oyundaki o meÅhur diyalogun birincisi: "Ne acı; kahramanları olmayan ülke mutsuzdur" Sivan'a göre bir siyasetçi sadece iÅini yapar, kahraman filan deÄildir.
"ErdoÄan belki de kendi iÅini gerçekten yapmaya baÅlamıÅtır. Ama... Ama hala bir Åeyler görmek istiyorum! Türkiye-İsrail arasındaki askeri anlaÅmalar ne âlemde? İki ülke arasındaki ekonomik iliÅkiler ne âlemde? İsraillilerin silahlarının Kürtlere karÅı kullanılması durumuna ne demeli? Ya da İsrail'in olası bir İran saldırısı halinde Türkiye'den uçaklarını kaldırma hakkı? Siyasette insanları aÄızlarından çıkan sözcüklerle ya da niyetlere göre yargılamayız. Eylemlere göre yargılarız."
İsrail basınının Kürt ilgisi
"İki hafta öncesine kadar İsrail basınında Türkiye iç politikasında ne olup bittiÄi ile ilgili hiç bir ilgi ve bilgi yoktu." diyor Sivan. Haaretz, The Jerusalem Post, Israel Online, Debka, Yedioth Ahronoth ve diÄerleri. Gerçekten benim de dikkatimi çekiyor, Kürt sorunu son zamanlarda İsrailli yazarların dilinde. Mavi Marmara'dan hemen sonra... Kafasını sallayıp onaylarcasına sazı eline alıyor :
"İlginin en çok yoÄunlaÅtıÄı nokta Kürt meselesi. Birdenbire Türk ordusu kaç Kürt öldürdü gibi sorular sormaya baÅladılar. Vay be! Bunu soran kim biliyor musunuz? İsrail, benim ülkem! Bence köÅe yazılarını kaleme alırlarken ya da bu konuyu haberleÅtirirken İsrailli gazeteciler Türkiye'nin bu silahları kimden temin ettiÄi, hangi özel birliklerden eÄitim aldıÄını da sorgulamalı. Tespitin doÄruluk payı olsa da İsrail basınının yaptıÄı tam bir ikiyüzlülük..." Eyal Sivan'a "Sizin İsrail tanımınız nedir?" diye soruyorum. "Bir ülkenin yerlilerine ayrımcılık yapıp onların topraklarında hâkimiyet kurmayı baÅaran mültecilerin ülkesi." diyor. Ve genç bir diaspora Filistinlisi ile birlikte güle oynaya yabancısı olduÄu İstanbul sokaklarına salınıveriyor, Fransız Kültür Merkezi'nde çok sevdiÄi portakalını izlemek için... (DM/TK)
* Dora Mengüç'ün röportajı, serbestleme.blogspot.com adresinde de yayınlandı.